Kayıtlar

VİDEO 1 ERKEN TÜRK VE İNSANLIK TARİHİ

Resim
    “Ülkemizde Eleştirel Bakış” Özellikle 2007 yılı sonrası ülkemizde kiminle konuşuyorsanız hemen diğerlerini, toplumu, insanlarımızı olumsuz yönde eleştirmeye başlıyor.   “Neden?..” “Geçmiş;” Ülkenin toprakları insanların ellerinden alındı, milyonlarca insan doğduğu yerlerden sürüldü, vatanı işgal edildi, sadece Balkan savaşı ve sonrasında yedi milyon insan sürgünlerde hayatını kaybetti, kalanlar gittikleri yerlere üç kuşak geçmesine rağmen uyum sağlayamadı. Kafa karışıklığı devam ediyor. Fabrikaları kapatıldı. Okulları kapatıldı. Eğitim, öğretim, devlet düzeni bozulup, kötü algılama ve güven bunalımı oluşturuldu. “Oluşan düşünce;” herkes kötü, görevini yapmıyor, iyi giden hiçbir şey yok, insanlık kalmadı, sevgi kalmadı, saygı kalmadı vb. “Şikayetçiyiz;” Yönetim ve yönetimlerden, evimizden, işimizden, komşumuzdan, geçmişimizden ve her şeyden!.. “Umutsuzuz;” sağlığımızdan, trafikten, yiyeceklerimizden, sevdiklerimizden, dostluklarımızdan, çocuk ve torunlarımızın ...
  Güzel Sanatlarda Ortak Dil Yazın ve plastik sanatlarda dil; dil derken konuşabilen tek canlı insandır, bu durumda insan üzerinden hareketle şunları ortaya koymak gerekir. Genel olarak; insan dil yetisiyle donanımlı dünyaya gelir, dil, doğal dil, sanat dili, şiir dili, heykel dili vb. gibi yaşam süreci içinde yazılımsal olarak insan beynine yüklenmelerle oluşur. Dilin oluşabilmesi için insan zihninin, düş/rüya(zihinsel görsel) ve kurgu yetisinin de gelişmiş, ilave yüklemeler alabilmiş olması gerekir. Bunlar oluşunca zihinsel görsellin kurgu bakımından ve yapısal bakımdan dışa vurulabilmesi gereksinir. Böylece; doğal, doğadaki seslerden veya keyfi adlandırarak oluşan sözcüklerden (seslerden) oluşan dil ortaya çıkar. Gelelim güzel sanatlarda ortak dil konusuna; İnsan doğasında bu biçimde oluşan dil; tüm yaşam alanlarında uygulanmak durumundadır. Bizim bu makalede üzerinde konuşmak istediğimiz, sanatçıların ortak yönü nedir,   güzel sanatların genelinde dildeki ortak yön...
  KÜRESELCİLİK 2 DÜNYAYI KİMLER YÖNETİYOR? NEREYE GİDİYORUZ? Bir önceki yazımda küreselciliğin başlangıcı üzerinde durmuştum. Bu yazımda gelişimini anlatmak isterim; işin özü; ulus devletlerin yıkılarak dünyayı tek devlet sistemiyle yönetmektir. Bu oluşuma ulaşmak için yapılması gerekenler planlanıp uygulamaya koyuluyor.  Roma kulübü 1977 yılında USA başkanından dünyanın envanterinin çıkarılması istiyor. Nüfus artışı, çevre kirliliği… Bu isteği, dönemin USA başkanı Cimmy Carter Amerikan kongresine aktarıp dünyadaki devletlerin yer altı, yer üstü zenginlikleri ve tüm varlıklarının çıkarılmasını talep ediyor. Bu istek 23 Eylül 1977 tarihinden itibaren, kurulan komisyon tarafından ayrıntılı incelenip rapor haline getirilerek 4 Eylül 1980 tarihinde tüm dünya basınına ve Amerikan kongresine sunulup, dünyaya da AÇIK AÇIK anlatıldı. Kapalı gizli bir şey yok. Rapor; Dünya nüfusu o tarihte 6,4 Milyardır, bu nüfusun 1,5 milyarı emperyalist gelişmiş ülkelerde 5 Milyar insan ise...
  KÜRESELCİLİK 6 Siyonist plan – Roma kulübü planı- Rus planı; Bu planlar 1970 tarihinden sonra ABD ve Rusya tarafından oluşturulmuştur. Amaçları aynıdır. “Dünya Tek Devleti” kurmak, tüm insanlara, yer altı, yerüstü kaynaklarına sahip olmak tek elden yönetmektir. Aksi halde dünya felakete uğrayacaktır demektedirler. Bu amaçla tüm ulus devletlerini yok etme planlarını gerçekleştirmeye başladılar. Açıkça bizim düşüncemiz budur tüm ulus devletlerinin bilgilerine diye kitaplar yazdılar ve dağıttılar. Türkiye için 1750 yılından itibaren çok ciddi ve bilinçli biçimde yıpratma ve yok etme tasarılarını uygulamaya başladılar. Bu tarih Türkiye’de misyoner okullarının açılmasının ilk adımıdır, 1820 den itibaren açılmışlardır, kendilerine adam yetiştirme ve içten yok etmek tasarıları uygulamaya geçmiş Osmanlının sonunu getirmiştir. Sadece Atatürk dönemi 1922-1938 arası planlarına ara verip sonra devam etmişlerdir. Sürekli Kürt ve Ermeni insanlarımızı kışkırtarak yıpratma ve kendileri...
  Küreselcilik 5 Türkiye’ye dayatılan siyasi İslam ve etnik bölücülük DÜNYA TEK DEVLETİ NEDİR CIA’nın yan kuruluşu Rand Corparation; Türkiye nasıl baskı altına alınır, nasıl mutsuz edilir, bunalıma nasıl sokulur raporları hazırlayıp ABD yönetimine ve Türkiye uygulanmak üzere gönderen kurumdur. Türkiye’deki sorumluları, CIA uzmanları Paul Hanze ve Graham Füllerdir. Bu kişiler Türkiye’yi dolaşır nerede nasıl bir olay çıkaracaklarını ve geleceğin yol haritasını çizer ABD ve Türk hükümetine uygulattırırlar. Graham Füller Türk polisi tarafından kırmızı bültenle aranmaktadır. Bu raporlar aynı zamanda; askeri, ekonomik, siyası, zirai, kültürel, eğitim işlerini ve de tüm yönetim işlerini kapsamaktadır. Bu kurum 1997 raporunda; etnik ve dini baskılar arttırılarak, Atatürkçülüğün baskılanması istenir. Atatürk’ün sağlığındaki dönem klasik Atatürkçülük, Özal dönemi ve sonrası ise Amerikan Atatürkçülüğüdür. Atatürk’ün fotoğraflarının asıldıkları yerlerden indirilmesi böyle başladı. Roma...
  Küreselcilik 3;   İlaç, Hastalık, Ölüm! Neden çok hastalanıyoruz, Neden çok ilaç kullanıyoruz, Ölmek için mi? Türkiye 1938-1949 arası yapılan antlaşmalar ile Amerika’ya   (Batılılara) tam bağımlı hale geldi. Bu bağımlılık ile, tüm kurumlarımız BATILI yönetim ve denetimi ile kendi kararlarını veremez hale geldiler! Bugün; Hastane, Hastalık, İlaç ve Ölüm yönlendirmelerini yazalım: Durum şöyledir; 1950-60 yılları arası Türkiye batının isteği ile çok partili döneme geçti ve Adnan Menderes (ABD) yönetimi tam anlamıyla başladı. Amerika diğer konularda olduğu gibi, “İLAÇ” sanayiinde küreselleşmek ve insanları bağımlı yapıp sonucunda büyük paralar kazanmak amacındaydı. Yerküre Devletlerinde yaptıkları gibi Amerika zengini Rockefeller Menderes döneminde Türkiye’ye geldi önce hastaneler kuralım kararı verdiler. İlk kurulan “ANKARA HASTAHANESİ”dir. Sonrasında    HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ve HASTAHANESİ kurulmuş ve tamamen Amerikan yönlendirmeleriyle hasta bakı...