Din konusunda ki düşüncelerini Atatürk El yazısı ile yazarak Afet İnan'a verdi. "MEDENİ BİLGİLER KİTABI"
Atatürk’ün El Yazıları ( Sayfa 14, 15, 16, 17,18 )
Aşağıdaki metin Atatürk’ ün el yazısı metinleridir. "VATANDAŞLAR
İÇİN MEDENİ BİLGİLER KİTABINDAN alınmıştır.
Sayfa 14)"Din birliğinin de bir millet teşkilinde
müessir olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk
milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir
millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din, ne Arapların, ne aynı
dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sâirenin Türklerle birleşip
bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin
millî rabıtalarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanlarını uyuşturdu. Bu
pek tabii idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün
(Sayfa 15) milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti
siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu.
Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah
kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular. Bununla beraber,
Allah’a kendi millî lisanında değil, Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça
kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah’a ne
dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar ne
yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin
(sayfa 16) manasını bilmediği halde Kur’an’ı ezberlemekten
beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar,
Türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla ateş ve azap ile müthiş bir
muamma halinde kalan dini hırs ve siyasetlerine âlet ittihaz ettiler. Bir
taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupa'da Allah
kelimesinin îlâsı (yüceltilmesi) parolası altında Hıristiyan milletlerini
idareleri altına geçirdiler, fakat onların dinlerine ve milliyetlerine ilişmeyi
düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar
(sayfa 17) ne de onlarla birleşerek bir kuvvetli millet
yaptılar. Mısırda, belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır
diye bir palaspareyi, hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara
koydular, halife oldular. Gâh şarka, cenuba, gâh garb veya her tarafa birden
saldıra saldıra, Türk milletinin Allah için, Peygamber için topraklarını,
menfaattarını, benliğini unutturacak Allah’la mütevekkil kılacak derin bir
gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Milli duyguyu boğan, fani dünyaya
kıymet vermeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca,
asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vaat ve temin eden
dini akide (Sayfa18)ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati
görmesine mani olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlara, kendilerinden
evvel ölenlerin ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz
ederek ahiret hayatına kavuşmak telkin eden dini hissi; dünyanın acısı duyulan
tokatıyla derhal, Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri,
Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk vicdanı umumisi, derhal,
yüzlerce asırlık kudret ve küşayişiyle, büyük heyecanlarla çarpıyordu. Ne oldu?
Türkün milli hissi, artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, cenneti değil,
eski, hakiki büyük Türk cetlerinin mukaddes miraslarının son Türk ellerinin
müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. işte dinin, din hissinin Türk milliyetinde
bıraktığı hatıra..
Kamâl ATATÜRK.
https://youtu.be/xi04uFpdfPw
Atatürk canlı konuşuyor.
Yorumlar
Yorum Gönder