Çok Büyük Tehlike Türkiye’de Kimlik Yabancılaşması Kendi Ülkemizde Yok Olmak

 


Çok Büyük Tehlike
Türkiye’de Kimlik Yabancılaşması
Kendi Ülkemizde Yok Olmak

Dün; İstanbul’da yeraltı treninde durum şöyleydi; abartısız söylemle vagonda Fransız, Çinli, Afrikalı Asyalı en az 10 farklı milletten insan vardı. Türk olarak ben dâhil sadece bir kaç kişi idik. Ve yine Aksaray Fatih arası neredeyse tamamen Birleşmiş Milletler toplama kampı gibiydi.
Onlar yabancı ben, ülkenin, devletin sahibi, milletin kendisi ve asli bireyiyim.
Yabancıların varlığı Türkiye Türk toplumu için zenginlik değil tehdit oluşturmaktadır. Kendi kimliğine yabancılaşmadır. Yabancı oranı giderek artmaktadır. Türk Milleti Türk’tür, Türk kültürü ile yetişmiştir, farklı kökenliler de Türk genel kültürü ile yetişmiş bu coğrafyanın insanlarıdır. Büyük oranda Hz. Muhammedin dinine inanır, Müslümandır.

Türkler binlerce yıl doğaya; güneş, ay, yıldızlar ve toprağa inanmışlardır. İslam dinini kendi aralarında birlik olmadığı zayıf dönemlerinde kabul etmiş direnememiştir. 500 yıllık bir süreçte yayılmacı Araplar Hindistan’a kadar akınlar yaparak Türkleri İslam’a geçirmişlerdir. Hz. Muhammed’in Türkleri yok edin talimatı vardır. Hz. Ömer bu talimatı Hz. Muhammed’in ölümünden sonra uygulamaya sokmuştur. Tek bir Arap çocuğuna dahi Türk adı vermemişlerdir. Ancak Araplar; Arap, Sami soylu olmayan onlarca devleti Araplaştırmışlardır.

Bugün; İstanbul’a Türk damgasını vuramayanlar, tabelalar ile Arap damgasını vuruyor, İstanbul'a gelen bir turistin, İstanbul’u bir Türk şehri değil Arap şehri olarak görmesine yetecek derecede bir görüntü oluşturulmuştur.

Türkiye dünya milletleri ile sıfır sorun politikası uygulamak durumundadır. Atatürk böyle buyurmuştur. “Yurtta Barış Dünyada Barış”

Türk kimliği ve Türkiye coğrafyası ulus üstüdür, uluslar üstü bir cazibe merkezidir. Çok büyük derinlik ve zenginliğe sahiptir. Tek boyutlu ve yanlış dini ideolojik tercihleri ile kimliğinden vazgeçirmek çok büyük sorun oluşturur. Türklük markalaştırılmalı aklı ve bilimi kullanmalıdır.

Yukarıda değinilen durumlar eski ve çok değerli Türk Milleti ile kültürünün yozlaştırılmasına, yok olmasına yönelik kurguların sahada oynanmasıdır. Bu kabul edilemez, Türk Milleti bunu kabul edemez. Buna benzer uygulamalar Selçuklu ve öncesinde de kurgulanmıştı. 1520 yılında Yavuz Selim ve oğlu Kanuni den beri yönetimler Türklük ve Türk Kültürünü kenara atmışlar ancak, Türk toplumunu yok etmeyi başaramamışlardır. Çanakkale, Sakarya, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Milleti ile Türk Kültürüdür. Yayılmacı güçlere diz çöktürülmüştür. Türk Milletinden Atatürk'ün de dediği gibi hiç umutsuz olunamaz, olunmamalı da. 1939 den beri sürekli hırpalanmış Türk Milleti her türlü darbeye rağmen dimdik dik ayaktadır. Mücadele için doğru bilgi edinilmeli ve paylaşılmalıdır.

Tüm bu anlatılanlardan daha büyük tehlike Türklerde doğum oranının giderek düşmesidir. Okumuş kesimin yarısı artık çocuk yapmıyor. Diğerleri bu toplumdaki boşluğu dolduruyor. Bu durum önümüzdeki 20-30 yılda daha belirgin hale gelecektir. Yüzyılların emekleri boşa gitmemelidir. Türkiye coğrafyası dünyanın merkezidir, tarihten beri tüm milletlerin gözü bu topraklardadır. Biz fanatik değil ama gerçek MİLLİYETÇİ olmak mecburiyetindeyiz. Atatürk ve Ziya Gökalp da böyle demişti. Yurdumuza, Türkçemize, soyumuza ancak böyle sahip çıkar, yok olmayız.

Metin Cansız
24 Temmuz 2022

Bodrum Türkiye


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÜVEN EKSİKLİĞİ İLE KENDİNİ AĞIR ELEŞTİRİ

TÜRK TARİHİNİN 26000 YILI